Yeşilliğin rüzgarlarla  söylediği şarkıları duymak yerine, onlar kesilirken attıkları çığlıkların, testere seslerinin örtmesine  alıştık,  alışmak zorunda kalacağız. Bağları, bahçeleri çocuklara küçücük parklarında anlatıp göstermek zorunda kalacağız.

Yeni kanunlar, yabancılara satışı serbest bıraktı. Bu müsaadelerle  satışların patlamasıyla birlikte, beldelerdeki bağ, bahçe, arazilerin su gibi satılacağını basından öğreniyoruz. Bizim savaşlarla vermediğimiz bu güzelim topraklarımızı paranın cazibesine kapılarak vermemiz, çoğu vatandaşlarımızı tedirgin ediyor. Kendi halkımızın ev alabilmesi imkansızlaştı.

Yıllar boyu gelişmiş, kökleri metrelerce uzaklara  uzanmış ağaçlarımızın  hayatta kalıp,  kalamayacağı Pamuk ipliğine bağlandı. Doğal güzelliklerimiz yavaş yavaş beton yığınlarına dönüşürken, doğal afetlerdeki artış korkutmaya başladı.

Erozyon tehlikeleri unutulup, ağaç katliamlarına tanık oluyoruz.

Ya denizlerimiz…

Denizlerin kirlenmesine kim mani olacak?  Arıtmada sorunların olduğunu zaman  zaman duyuyoruz.

Denizlerdeki kirlilik yaz aylarında daha da dikkat çekmektedir. Alanya’nın büyüyüp, gelişmesi tabi ki çok güzel, doğal yapısını bozmadan, yeşilliği katletmeden gelişmeye bir söz yok ama  Antalya modelini de kaldıramayacağı aşikardır.

Antalya’da kış aylarındaki hava kirliliğini  görmek bile istemezsiniz. Yaz ayları ise hava kirliliği ve aşırı sıcak hava günden güne artmaktadır. Binalarda nefes alacak yer yok.

Bu betonlaşmanın adı turizm olamaz. Alanya’ya yerleşen yabancıların bile aldıkları daireleri, kendi vatandaşlarına devre devre kiraya verdiklerini duyuyoruz. Bu konuda otellerimizin işlerine tesir etmektedir. Osmanlı İmparatorluğundan bu yana ülkemizde bir sürü  şeyler gördük, tanık olduk. Artık ülkemizin  toraklarının satışına da dur demek gerekir.

 Bu köşeden sayın Belediye Başkanlarına da  sesimi duyurmaya çalışıyorum. Görmüş olduğumuz haksızlıkları lütfen göz ardı yapmayalım. Yapılan inşaatların ruhsatlarını verirken o binanın ruhsata uygun mu, değil mi kontrol ediyorsunuz. Alanya’da binlerce apartman ya da iş yerinin  ruhsatlara uymayan binalara  binlerce ceza mı yazıyorsunuz? Ruhsatlara uymayan değişiklikler için yıkım kararı ve zaman veriyorsunuz, aradan seneler geçiyor uygulamıyorsunuz.  Af çıkıyor ve çarpıklıklar hız kazanıyor.

Bunu çok merak ediyordum ama şimdi bir de af geldi artık bir şey söyleyemeyiz. Bugün kınadığımıza yarın kanuni diyoruz.

Daha evvel para cezası kestiğiniz yerlere ödenen paralar ne olacak? Bu arada Belediyenin geçen yıllarda  aldığı bir karar vardı. Sabıkası olanlara iş yeri açma ruhsatı verilmeyecektir denmişti.  Daha önce sabıkası olan ve kaçakçılık, dolandırıcılık yapmış olan insanların iş yeri açmaları uygun mudur? Dolandırıcılığın  hız kazandığını yine medyadan öğreniyoruz. 

Sayın okuyucularım, daha evvelki yazımda  belirttiğim  gibi lütfen ev yada daire alırken dikkat ediniz. Yoksa günün birinde suçunuz olmadan bir imar cezası alabilirsiniz. Mahkemenin bilirkişi kararı bile  bu cezayı kaldıramıyor. İnşaatı yapanlar ve ruhsat verenler dikkate alınmıyor.