Kendi kendimizle İbrahim, bugün kendi kendimize konuşsak, mesela otursak düşünsek büyüklerimizin bize ne kadar yalan söylediklerini, ve bizleri ülke ahalisini nasıl kandırdıklarını...
Hep kandırdılar biliyor musun, dün kandırıyorlar idi, bu günde kandırıyorlar, 50 sene önce 70 sene önce nasıl kandırdılar ise, bugünde aynı şekilde kandırıyorlar...
Efendi dediklerimizin her biri, ağabey dediklerimizin her biri, önder edindiklerimizin her biri, kandırdılar bu ülke ahalisini...
Ama biz, biz hala onlara bizleri kandırdınız, kandırmaya devam ediyorsunuz bile diyemiyoruz...
Hele bir de...
Yeryüzünde kendisine en çok yalan söylenen bir milletiz biz. vatan adına din adına dünya nimetleri adına, başka başka şeyler adına çok yalan söylediler bize efendilerimiz...
Eh bizler de, bir birilerine yalan söyleyen, bir birlerini kandıran, bir birlerine acı veren bir toplumuz aslında...
Üç kuruşluk dünya nimeti için, kardeş dediklerini üzen onları kandıran...
Ne deniyor Aziz İslam da, kendiniz nasılsanız, öyle idare edilirsiniz veya sizi idare edenler de, size benzer...
Çok yanıldık İbrahim, biliyor musun çok yanıldık, sevdik yanılmayı, kandırılmayı da sevdik...
Belki bundadır en çok bizi kandıranlara inanıyor olmamız...
Hani diyorlardı ya yasalar önünde herkes eşit bu ülkede, mesela herkes eşit mahkemeler önünde, insanlar arasında eşitsizlik olmaz, demişlerdi ya...
İnanma sen, ben inanmıyorum...
Çünkü yalan, çünkü efendileri, servet sahibi adamları servet ve para sahibi kadınları, sonra makam mevki ve güç sahiplerini hep koruyor bu sistem...
Varsın onlar demokrasi deyip dursunlar, varsın onlar eşitlikten söz edip dursunlar, yalan ve kandırmaca...
Asla ama asla bu ülkede yasalar aynı işlemiyor ahali ile güç ve kuvvet sahipleriyle...
Gerçi biz öyle olmadığını biliyorduk da, onlar hayır öyle diyorlardı, demokrasi herkese eşit işle diyorlardı, Cumhuriyet idaresinde öyle torpil filan olmaz, yasalar önünde herkes eşit deyip duruyorlardı...
Ve şimdi bir daha gördük ki, onların dediği değilmiş, bizim sandığımız bizim inandığımız gibiymiş her şey...
Hani bir kaç gün önce 28 şubatçıların pek çoğunun müebbet hapis cezası aldı dendi ya....
Bu nasıl muhabbet hapisse, arkadaşlar dışarıdalar, yine ordu evlerinde yiyip içiyorlar, yine devletin bütün imkanlarını kullanmaya havalarını atmaya devam ediyorlar...
Deniyor ki İbrahim, eğer arkadaşların bu cezaları tam kesinleşmiş cezalarını çekmek gerekirse, yaşlarından dolayı yine dışarıda olacaklarmış ve istedikleri bir yerde, mesela bir sahil kentinde Bodrum da, Antalya da geçirebilecekler imiş, haftada bir gün karakola imza vermek şartıyla...
Ama ahaliden 80 yaşında 90 yaşında insanlar var bu gün hapishanelerde...
Mesela Sivas davasından, 28 Şubat davalarından kimi çok yaşlı insanlar hapishanedeler...
Boş ver daha ötesini, daha acı, daha yıkım daha vurgun daha ötesi...
Biz yolumuzu şaşırıp Allah’ı unutanlardan olmayalım yeter ki...
Hele bir bahar gelsin, hele bir ay doğsun...
Hele bir güneş ısıtsın yeryüzünü...
Hele biz bir kalkalım...
Hele bir yola çıkalım Allah adına...
Hele kuşlar bir geri dönsün...
Sonra insan, insan bir yola koyulsun...
Merhamet, ve vicdan sahipleri bir yola çıksın hele...
Ve iyi adamlar...
Kim ne derse desin...
Unutmayalım bu toprakların mazlumların son sığınağı olduğunu...
Son umudu olduğunu ümmetin, nerede yaşıyor olurlarsa olsunlar...
Biz kendi kalbine kendi imanına kendi kitabına sahip çıkanlar olalım yeter ki...
Çünkü bütün yalanlar biter bir gün, biz doğuya talip olmaya devam edersek...
Kardeşçe iyilik içinde kal...