O, çiftçi bir ailenin dört çocuğundan biri. Çok sevdiği okul hayatını, evden kaçmasına rağmen babasını ikna edip sürdürememiş. Küçük yaşta babasıyla birlikte pazarcılık yaparak ticaret hayatına atılmış. Aslında ticaret hayatı ilkokul yıllarında başlamış. Çocuk yaşta bile ailesinden harçlık almayan 37 yaşındaki Tevfik Sulupınar, portakal ağaçlarından düşen meyveleri pazarda satarak evine katkıda bulunmuş. Babası pazarcılığı bıraktıktan sonra su tesisatçılığı işinde uzun yıllar çalışan Tevfik Sulupınar’ı amcasının oğlu kandırmış. Ahmet Sarıoğlu’nun sahibi olduğu AS Büro Mobilyaları Mağazası’nda hamal olarak işe başlayan Tevfik Sulupınar’ın hayatı bakın nasıl değişmiş…

-Sizi tanıyabilir miyiz?

37 Yaşındayım. Alanyalıyım. Çiftçi bir ailenin 4 çocuğundan biriyim. İlkokul mezunuyum. Daha ilkokulda okurken bahçelerde dökülen portakalları toplardım. Onları satardım. Hiç boş durmazdım. Cumartesi günleri sabah erkenden kalkar sepeti alır dağlara mantar toplamaya giderdim. Topladığım mantarları ya pazara gider satardım, ya da manava satardım. Ben hayatımda hiç annem ve babamdan “Bana harçlık verin” ya da “Benim şuna ihtiyacım var” demedim. Tam tersine ben çocukluğumdan beri eve destek oldum.

-Kaç kardeştiniz, diğer kardeşlerinde eve katkıda bulunuyorlar mıydı?

4 Kardeştik. Yok onlar pek benim gibi yapmıyordu. Babam pazarcılık yapardı. Okul bitince mesleğe başladım. Ben aslında okumak istemiştim. Ama babam okutmadı. 

-Okutamadı mı, okutamadı mı?

Okutmak istemedi. Okutmak isteyenler çoktu. Biz seni okutalım. Bütün masraflarını biz karşılayalım diyen çoktu. Hatta öğretmenim bana “Bütün masraflarını ben karşılarım” demişti. “Herşeyini ben üstleneyim”  dedi. Ama babam inat etti okutmadı. 

-Nedeni neydi?

Allah rahmet eylesin biraz aksi bir adamdı. 

-Sen  okumak istiyor muydun?

Tabi canım. Babam beni okutmak istemeyince evden kaçtım. Eve bir süre gelmedim. Manavgat’a gittim. Teyzemlerde kaldım 15 gün. Sonra annem geldi aldı beni.  Ben “okuyacağım” dedim, babam “iş” dedi. Ben okuyacağım dedim, o iş dedi. Okutmadı. Değil sınıfın,  okulun çalışkan, en başarılı öğrencisi bendim. Ben 3. Sınıftayken, 5. Sınıftaki çocukların problemlerini çözebiliyordum. 

-Peki, sonra ne oldu?

Su tesisatçılığı işine verdi babam. “Burada çalışacaksın” dedi. İlkokulu bitirdim orada işe başladım. Benim niyetim ortaokul, lise, üniversite okumaktı. Ama babam okutmayınca su tesisatçısın da çalışmaya başladım. 3 sene tesisatçıda çalıştıktan sonra babamla birlikte pazarcık yapmaya başladık. On beş yaşındaydım babamla pazarcık yapmaya başladığımda. Birkaç yıl da pazarcık yaptım. Sonra tekrar tesisatçılık işine geri dönüş yaptım.  Askere kadar aynı mesleği yaptım. Demir, güneş enerjisi, su tesisatı hepsi vardı. Hepsini öğrenmiştim. 

-Ofis Büro Mobilya Mağazası’nı nasıl açtın?

Askerden geldikten sonra bir otelde işe başladım. AS Mobilya’da dayımın oğlu çalışıyordu. Amcaoğlu burada onunla çalışmamı çok istiyordu. Sonra beni kandırdı getirdi buraya. 

1999 yılıydı. İşe hamal olarak başladım. Satın alınan ürünleri getiriyor-götürüyordum. Birkaç yılı böyle geçirdik. Ondan sonra ufak ufak satış işlerine başladık. Üç beş sene sonra hamallıktan satışa doğru geçiş yaptık. Hem hamallık, hem satış devam etti gitti. 2010 yılında da burayı bana bırakıp gittiler. 

-Bırakıp gittiler derken?

Ahmet Sağıroğlu. Alanya’nın en büyük müteahhitlerinden biridir. Hâlâ daha ortaklığı, hissesi var burada. Ama karışmaz, her şeyi ile ben ilgilenirim. Burası Ahmet Ağbeyin AS Büro Mobilyaları Mağazasıydı. 2010 yılında kendisi inşaat işlerine başlayınca burayı ya kapatacaktı, ya da birisi deviralıp devam edecekti. Ben de işletmeyi devraldım, başına geçtik. Buranın kapanması söz konusu olunca bende ikinci el, spotçu gibi bir yer açmayı düşünmüştüm. Ahmet ağbeyde buraya bir bayilik almayı düşündü. Sen de başında dur diye düşünmüştü. “Ya devir al sen yap” dedi. Daha doğrusu Ahmet ağabey nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini bana bıraktı. “Sen nasıl istiyorsan öyle yapalım” dedi. Ben de;  başka bir yere gidip iş yapmak istesem riski vardı. Ama burayı devir alırsam ertesi gün yine ben açacak, ben işletmeye devam edecektim.  Yaklaşık bir 20 yıldır beraberiz. Hâlâ daha bağımız devam ediyor. 

-Ticarette başarının sırrını neye bağlıyorsun?

Sabır ve disipline. Normalde çoğu kişi bana eşek gibi çalışıyorsun ama hakkını almıyorsun, etmiyorsun diyordu. Ama hayat öyle değil, ticaret de öyle değil. Çalışırsan, sabredersen belli bir noktaya gelirsin. İki-üç yıl burada çalıştıktan sonra ben başka bir işe girseydim. Belki buranın iki-üç katı maaş alacağım yerler vardı. Ama çalıştığım insanları da sevdiğim için ve sürekli iş değiştirmeyi sevmediğim için sabrımın mükafatını almış oldum.  

-Ticarette insanlar en büyük hatayı nerede yapıyor sence?

Hesabını kitabını iyi yapmazsan en büyük hatayı yapmış olursun. Bir şeyi alırken kazanacaksın en önemlisi bu. İnsanlar neden kaybediyor?. .. Şu sandalyeyi atıyorum 100 liraya sattım. 100 liralının hepsi benim deyip cebine atar, onu kendi parası olarak görürse, ona göre yiyip harcarsa batar tabi. 

-Hamallıktan mağazacılığa yükseldiğinde yaşantını değiştirdin mi?

Yoo hayır ben hâlâ daha hamallık yapıyorum. Kendi işimin hamallığını ben yapıyorum. Mal taşınacağı zaman soyunuyorum malı ben taşıyorum. Müşterimin evine ben çıkarıyorum. Hayatında hiçbir şey değişmedi. Yaşantım aynı, aile yaşantım da aynı. Kişiliğim değişmedi ki benim. Düzenimde de değişen hiçbir şey yok. 10 sene önce nasılsam şimdi de öyleyim. Sadece belki, bir şeylerin üzerine koya koya gidiyorum. Yatırım olarak. Bunun dışında hayatımda hiçbir şey değişmedi.

-Şımarmadın yani?

İnsan şımarmaz ki… Bir insan 7’sinde neyse 70’inde de odur. Ben 7 yaşındayken de böyleydim. 37 yaşında da böyleyim. 67 yaşına da gelsem ben aynı benim. Değişmem ki. Özünde 7 yaşındaki huyun, suyun, karakterin neyse öyle devam ediyorsun.

-Peki, çocuğuna ticareti öğretiyor musun?

Tabiiy ki onada öğretiyorum. O da ticarette iyi. O da aynı babası gibi… 

-Okuyacak mı, ticarete mi yönlendireceksin?

Önce okuyacak tabiiy ki… Hem okuyacak, hem ticaret yapacak değil mi oğlum. (Oğlu Alperen’e soruyor)  Her ikisini de bir arada yürütebilir. Ona ticaret eğitimi de veriyorum.

-Babana kızdığın oluyor mu hiç?

Okumak istemiştim okutmadı. Ama nasibim buymuş diyorum. Belki okusam daha iyi bir yerlerde olacaktım, ya da daha kötü. Bunu ancak rabbim biliyor.  Babama kırgınlığım ya da kızgınlığım yok. Nasipten öte hiçbir şey olmaz bu hayatta, böyle bakmak gerekiyor hayata. Hayat akışı neyse o oluyor.

-Son sözlerini alabilir miyiz?

Hayatı çok fazla zorlamayın. Her şey olması gerektiği oluyor.  Kalbinizden iyi niyeti, iyiliği, şükürü çıkarmayın. Ticari hayatta ise; sabır çok önemli, ayağını yorganına göre uzatmak çok önemli. Mesela ben ticarette asla gaddar olamadığım için zarar gördüğüm çok olmuştur. Ticarette gaddar olmak lazım derler ama bu fıtrat işi. Ben asla gaddar olamıyorum. Gaddar olarak kazanacağıma, yumuşak yüzlü olup kaybetmeyi tercih ederim.  

Ofisim Büro Mobilyası’na nasıl ulaşılır: Saray Mah. Yunus Emre Cad. Tel: 0532 656 86 93

Editör: TE Bilisim