Tarih affetmez. Kim ne yaparsa, kendine yapar. Bugün Türkiye'nin üstünde dolaşan kara bulutlar, gün gelir, bu kaosu çıkartanların ayağına dolaşır. Bugün geldiğimiz nokta ise, İnsanları ayrıştırmak çok tehlikelidir. Bu yara ki kolay, kolay geçmez. Parti Genel Başkanı yumruklanıyor, gazeteciler dövülüyor, neden?

Unutmayalım ki, “Kaleler daima içerden çöker.” Ne oldu, Bizlere? Ülke içinde ve dışında bu kadar çok sorun varken, ekonomik kriz, insanların belini büküp, hatta kırarken, ekonomik küçülme devam ederken nedir bu konu? Bir vatandaş olarak benim içimi acıttığı gibi bir çok insanımızın da içini yakıyor.

Yeniden Seçimle gündemler böylece doldurulup, Türkiye nerede, nereye gidiyor diyenler de artıyor. Benim bildiğim, bir  çok İl ve İlçemiz de seçim zamanı tarikatların sözü geçmiyor mu? Bir gecede karar verilir ve herkes onu seçer!  Bu ülkenin “Ordusu “olmasaydı, çoktan kurda, kuşa yem olurduk. Din adamların siyaset yapması çok tehlikelidir! İşte Laiklikte burada başlıyor, din ve devlet işlerinin görevleri ayrıdır! Sevgili Atatürk Askerin yolunu çizmiştir, Ordumuz, daima halkımızı her türlü felaketten korumak için, göğsünü siper etmiştir.

 Bir konuyu kesinlikle unutmamamız gerekir. Laik Türkiye Cumhuriyeti “Laiktir ve Laik “ kalacaktır, fitne ile iftira ile uğraşanlar hiçbir zaman, emellerine ulaşamayacaktır. İhtilalleri yaşayan biri olarak rahatlıkla gözlemleyebiliyorum. Rahmetli Menderes döneminde de böyle şeyler çıkmıştı. İnsanların ekmeği ile oynanmış, hükümet taraf almıştı. Üniversiteler bölünmüş, dayak işkence, kırla gidiyordu. 80 ihtilali keza ölenlerin haddi hesabı yoktu. Kardeş, kardeşe düşman olur mu, olmuştu ne yazık ki.  Kaoslar, aşırı baskılar, yokluk, sefalet daima düzen bozmuştur.

Sokaklardaki çatışmaları unutmadık. Öldürülen gençler bizim gençlerimizdi, duvar yazılarında,yazıları her apartmana yazılmış mahalleler bölünmüş, düşman olmuşlardı birbirlerine. Demokratik yönetimle idare edilen bir çok ülke var, neden onlar ihtilal yapmıyor?

Mesela Almanya, bir yolsuzluk olsa, hangi bakanı ilgilendiriyorsa derhal istifa eder, hukuki işlemler yürütülür. Bizim ülkemizde, dokunmazlık zırhına sahip olanlar daima bu zırhı taşırlar, sonun da dosyalar, tarih aşamasından dolayı rafa kalkar. Evet bundan 5-10 sene önceki Türkiye, ile bu günkü Türkiye arasında çok ama pek çok fark var. Bunu görmemek mümkün değil. 1977 senesinde İran da böyle idi, Tahran sokakları modern çağdaş, insanların yanı sıra cüppeli ve peçelilerle doluydu. Sonra ne oldu? Bu günkü hale geldiler. Bu gün İran’daki rejim artık isyanları oynuyor, git, gide de, kötüleşiyor. Bizim ülkemizdeki  eğitimi bir irdelemek gerekir. Cahilleri kandırmak çok kolaydır, okumuş aydın insanlarla yürümek her zaman olumludur.

Cüppeli sarıklıları görmek için de İran’a gitmemize hiç gerek yok, etrafta oldukça bollaştı. Ortaokulu bitirip, yeşil renkle mavi rengi ayırt edemeyenlerin olduğu bizzat tanık oluyoruz. Gençlerimiz asker ocağına gider. Hala okuma yazma bilmeyenlerin çok olduğu bir ülkede askerlikte öğrenenler çoğunluktadır. Bilirsiniz,  cahil insanları kandırmak daha kolaydır. Bu ülkenin askeri de polisi de bizim canımız ciğerimiz, bir birlerine taraf olurlarsa, düşmana gerek yok ki, içerden çöken kaleler son derece kötü çöker. Bugün 21 gün askerlik yapanlarla, yıllarca  sskerlik yapıp, “Şehit “ olanları unutmayalım…