Keşkeleri olmamalı insanın der kimileri... Keşkesi olanlardanım ben... Kim nasıl yorumlar bilemiyorum, ama çok keşkelerim var benim kendime dair ve ülkeme...

Hatta demek istiyorum keşkesi olmayan insan kalbini kirlenmiştir bence... Keşke o günahı işlemese idim demede ne var, veya keşke o kavgalara karışmasaydım demesinde... Annemi üzmeseydim eşimi arkadaşımı üzmeseydim keşke demesinde ne sakınca var insan için?

Evet bence keşkeleri olmalı insanın, zira keşke demenin öteki adı pişmanlık duymaktır yaptığı kimi hatalara, veya işlediği kimi günaha, veya kırmış olduğu kalpler gönüller için... Yaptığı hataların işlediği günahların, gittiği yanlış yolların yanlış olduğunu hatırlaması, ve bunlar olmasaydı keşke demek insanca bir düşünce değil mi?

Hani üç gün önce Maçka dağlarında teröristler tarafından  öldürüldü ya Eren Bülbül... Keşke diyorum, keşke on beş yaşında Eren Bülbül böyle ölmeseydi, veya öldürülmeseydi... Keşke Cocala fabrikasının açılışına gösterilen tepkinin yarısı Erenin ölümüne, ölüm şekline gösterilseydi  ahali tarafından? Ne dersiniz?

Ben fena üzüldüm Eren’in  ölümüne, kahırlandım hüzünlendim içim acıdı, keşke Eren böyle  ölmeseydi dedim, keşke barışı getirebilseydik ülkeye dedim "ne olacak böyle bu ülkenin hali?" diye sorular sordum kendime...

Sahi ne olacak bu ülkenin hali böyle diye,  sizin aklınıza sorular düşmüyor mu?

Neden kimileri hiç barıştan söz etmezler, neden ahaliye barışın değerli olduğu anlatılıp söylenmez, neden sağcılar solcular barışın kutsal bir eylem olduğu konusunda yeni sözler etmezler, etmek istemezler...

Sonra din adına konuşanlar, durmadan İslam’dan söz eden efendiler barışı taşımazlar  gündemlerine? Ve siyasilerin gündeminde neden barış yok mesela?

En çok ölümlerin konuşulduğu, öldürmeden söz edildiği bir ülkenin sonu huzur ve kardeşlik olabilir mi? Daha ötesi denmiyor, denirse dar kafalı kişilerin diline düşüyor insan...

Kimse alınmasın, fena vakitlerde insan, ve ne yapacağını bilmez bir halde... Ne aklımızla ne kalbimizle hareket edecek durumda değiliz, nede söz söyleyecek bir durumda... Söyleseniz de kimse duymak istemiyor sizi, ve  yani küçük tanrılar fena kızıyorlar...

Efendilerimiz konuşuyor, onlar anlatıyor biz dinliyoruz... Ve onlara göre ahalinin düşüncesinin bir önemi de yok... Onların her dediğini kabul etmemiz isteniyor bizden, biz de buna eyvallah diyenlerden olduk... Bu tespitler zorumuza gitse de, böyle bu işler... Hemen hemen her birimiz kendimize yakın bulduğumuz kişilerin partilerin cemaatlerin efendilerin çıkmaz bir itaat içindeyiz...

Siyaset adamlarının din adamlarının gazeteci ve yazarların, kimi önderlerin efendilerin her söylediğini  mutlak doğru kabul ettiğimiz için bu hallere düştük aslında...

Çoğu zaman yanlış ve yalan sözler edildi bize ve biz o sözleri hep doğru sandık, oysa çoğu yanlıştı... Siyasete adına böyle yapıldı, din adına böyle yapıldı, Allah adına da öyle...

Bunların doğru olup olmaması konusunda çoğumuzun bir gayreti araştırması olmadı... Hür ve özgür olmayı seçmeyi çok beceremedi insan, çoğu zaman başkalarının gölgesinde olmayı seçti...

Bakın kıyamet kopardılar kimi arkadaşlar Cocola  fabrika açılışına, belki doğru da yaptılar... Ama Eren’in ölümü için çoğunun sesi çıkmadı sadece sağ ol Eren, seni  unutmayacağız gibi sözler edildi...

Unutsak ne olacak, unutmasak ne olacak, Eren on beş yaşında öldürüldü işte... Eren’in on bir kardeşi öyle kala kaldı yoksulluk içinde, annesi de öyle...

Eren’in ölümüne çok canım acıdı, ve bu ülkede barıştan söz etmeyenlere acıdım... Kalplerinin olup olmadığını düşündüm... Aziz Allah bizi barıştan ve kardeşlikten söz eden insanlardan kılsın... Herkesin yiyecek ekmeği içecek suyu olmalı diyenlerden...

Çok selam efendim... Hoşça kalın İnşallah... Allah kalbimizden tutsun hepimizin...