Büyük bir ikazıdır İslam’ın emaneti ehline verin demesi... İnsanlara yapabilecekleri işleri verin, yapamayacakları işleri teslim etmeyin... Bu konuda yüzlerce ikazı vardır Aziz İslam’ın ve Peygamberinin hayatında binlerce örnek...

Tamam, da ehil olmaktan kast edilen ne? Yalnız beceri mi, bilgimi yalnızca?  Elbette hayır hepsi birlikte, becerisi olacak bilgisi olacak, emanetin ne demek olduğunu kavrayacak anlayacak ahlakı olacak...

Yani kalbi insan kalbi olacak, kalbi aydınlık olacak...

Allah’a yer olacak kalbinde veya insana yer olacak... Birilerinin hakkını yemenin büyük zulüm olduğuna dair bir kanaati olacak...

Haram helal konusunda düşüncesi olacak, haramı haram helali helal bilecek... Harama tenezzül etmeyecek, bir ahlaka sahip olacak...

Ama artık bu ikazları dinleyen, ciddiye alan yok... Ahalinin diline yerleşmiş en karanlık kelimelerden biri torpil, torpilini yapan torpilini bulan işini yapıyor ve buna seviniyor... 

İnsanın layık olmadığı, ehil olmadığı konusunda bilgi sahibi bir işin başına görevlendirilmesi, hem işe hem topluma, hem o kişiye zulümdür...

Ama maalesef bu aymazlık her alana yayılmış vaziyette... Artık ben bu işe layık değilim, yapamam düşüncesi kalmadı hemen hemen kimsede... Şehrin en varlıklı en erdemli dediğimiz insanları bile torpilden, yakınlarını oğullarını kızlarını torpille iş sahibi yapmaktan söz ediyor...

Kamu kurumlarında çalışan insanların pek çoğu bu yoldan geçerek oraya gelmişlerdir, maalesef bu bir gerçeğidir bu ülkenin...

Oysa bu durum genelde bir başkasının hakkını gasp etmektir, ehil olmadığı bir işe talip olmak veya ona bir iş vermek toplumun tümüne yapılan bir haksızlıktır, bir saygısızlıktır...

Kızacaklar ama varsınlar kızsınlar... Bugün camilerde kendilerine görev verilen arkadaşların “çok fazlası” o gevre ehil kişiler değildir... 

Ne bilgi birikimleriyle ne ne kalbi ahlaki halleriyle bu görevi hak eden kişiler değil... Bir ayetin bir hadisin açıklamasını yapmaktan aciz pek çoğu... Halk arasında paralı memur diye tanımlanan bu görevdeki arkadaşların yeniden kendilerini gözden geçirmeleri gerekir...

Mesela ellerine bir kâğıt bir kalem verilse “haydi bir hutbe hazırla dense” bunu yapamayacak ne çok insan var aralarında...

Kimi görevler daha çok sorunluluk isteyen görevlerdir ve camilerde görev almak bunlardan biridir, hatta en başta gelenidir...

Sonra Belediyeler... 

Belediyeler bir çiftlik gibi kullanıyor yetkililer tarafından... Belediyelerde çalışan arkadaşların pek çoğunda insana saygı yok, haram korkusu hesap korkusu yok...

Saat sekiz buçukta sözde mesaiye başlayan arkadaşlara, saat dokuzda çay kahve servisi başlamakta ve sonra kahvaltı servisi kendi aralarında...

Şehirler dolusu utanmazlık... Ne edepleri var ne utanmaları, kahkahaları duvarları delmekte... Daha saat dokuz buçukta dışarıda sigara içenleri muhabbet edenleri görünce “vah benim ülkem vah” demekten kendini alamıyor insan...

Birileri bütün değerlerimiz alt üst etti, yok etti... Kalbimize dinimize imanımıza yazık ettiler... Ve biz çok sevdik bu halleri neden sevdikse...