Kendimiz dışında birilerini eleştirirken veya hakkında konuşurken, hatta daha başka şeyler konusunda, nerede durduğumuz çok önemli... 
Yoksa başkasına çamur atanın elinde mutlaka çamurun kiri kalır... Bu yazıları yazarken, bunları göz önünde tutuyoruz, bunun bilinmesini isterim...
Ne demek istiyorum...
İnsanın önce kendinin doğru yolda, doğru yerde olması lazım... Kendi adaletli olsun ki, adaletten söz etsin, etmeye yüzü olsun... Kendi hak hukuk sahibi olmalı ki, haktan hukuktan söz etmeye hakkı olsun... 
Yazarken de öyle, kendisi batakta olan birinin ahaliye kirlenmemiş sözler etmesi doğru şeyler yazması mümkün değil bizce...
Biz bunu hep demeye çalışıyoruz,  hatırlatmaya çalışıyoruz, bu konuda Aziz İslam’ın ikazını hep dile getiriyoruz... Denir ki, kendi yapmadığınız şeyleri başkalarına söyleyip başkalarından talep etmeyin, bu doğru değildir...
Mesela ülkemizde özellikle yaşadığımız şehirde “her on beş günde bir” değişik yerler için cemaatten yardım talep edilir ve bu kürsülerden minberlerden duyurulur... Yine büyük söylentidir, bu yardımdan söz eden arkadaşlar, cemaati yardım etmeye çağıranlar, kendileri bu yardıma katkıda bulunmazlar...
Kendisine yardım toplatılan bir kişi dedi ki bana “beş yıldır bu camide yardım kutusunun başında bulunuyorum” daha bir kere bile” camideki görevli arkadaşların kendilerini bu yardım kutusuna bir lira attıklarını görmedim...
Buradan diyelim, bunlar doğru bilgiler değilse, birileri bizi uyarsın... Ama maalesef bu konu çok yaygın halde, ahali ve cami cemaati arasında...
Yine mesela yaygın dedikodudur, gazetelerde köşe yazarlığı yapanların, ahaliyi bilgilendirdiğini sananların, hatta kim gazete sahiplerinin çevirmedikleri dolap yok ahalinin gözünde...
Neyse...
Konuşanlar, yazanlar insanlara yön verenler olarak vaaz edenler hutbe okuyanla, konferans verenler “aklımızca” kendimizi bir yerlere koymaz ve yine kendimizi özel biri saymazsak, karşıya geçip kendimizi seyretme cesareti gösterirsek, görürüz kendimizin de ne kadar çürüdüğünü...
Hatta asıl çürüyenin kendimiz olduğunu... Kendimizi kutsamazsak görürüz, gerçekten bunun böyle olduğunu... 
Ve durum bütün önderler, bütün konuşanlar yazanlar siyasetçiler din adına konuşanlar için geçerli...
Kendimize bir iyilik yapar, halimize duruşumuza tavrımıza, hatta kılık ve kıyafetimize, İslam'ın baktığı yerden bakarsak, her şeyimiz göz önüne dökülür...

Ama günümüzde konuşanların yazanların siyaset yapanların din anlatanların “hemen hemen hepsi” kendilerine bir kutsiyet yüklüyorlar, biz biliriz bizim dediklerimiz konuştuklarımız doğru diyorlar... 
Çok büyük yanlışlarını bile ahaliye doğru diye yutturuyorlar... Ne üzücü bir durum ki, bizde onlara alkış tutmayı, onların günahlarını suçlarını görmezden gelmeyi bir marifet sayıyoruz...
Ve değişen bir şey olmuyor hayatımızda... Şehirde de bir şey değişmiyor sokakta da... Daha çok kirleniyoruz, daha çok kaybediyoruz sadece...