Hani yazılarımızda genelde Müslüman ahaliyi eleştiriyor ve var olan bazı yanlışlıkları dile getiriyoruz ya... Kimi arkadaşlar diyorlar ki, ülkede bu kadar din düşmanı varken cami düşmanı varken Kuran kitap düşmanı varken “neden genelde Müslümanları eleştiriyorsun?” gibi sözler ediyorlar...

Kırmayalım onları tamam kardeşler haklısınız bile diyelim...

Oysa eleştirmek doğru yapmaya çağırmaktır... Eleştirmek bir düşüncenin öne çıkma halidir, onları yok saymak onları haksız çıkarmak değil eleştirmek...

Belki onlara kıymet vermenin değer vermenin bir titizliğidir... Keşke bu yanlışlar olmasa veya bu kadar çok olmasa demek, aslında onların yanında olmaktır... Çünkü o yanlışlar giderilirse her şeyin daha güzel olacağını bilmemiz gerek...

Mesela çok fazla ihtişamlı olmanın, ihtişamlı yaşamanın hatta ihtişamlı yurt binalarının Kuran kurslarının savunulur tarafı yok, halkımızın çoğunluğu bunca sıkıntı içinde yaşam mücadelesi verirken... Savunur gibi yapsanız bile o savunmayı İslam sisteminin bir yerine monta edemezsiniz, Muhammed Mustafa’nın hayatının bir yerine de...

Çünkü onun hayatında yaşantısında evinde hatta arkadaşlarının hayatında ihtişam gösteriş yok, var diyen varsa iki adım öne çıksın konuşalım... İşte o var olan dinsizlerin, kitap ve Peygamber düşmanlarının “Müslümanların açıklarından yanlışlarından vurmasınlar diyedir” diyedir kardeşler kendinize gelin, bu yanlışlardan vazgeçin deyip durmamız...

Yoksa elbette biliyoruz bu ülkede Müslümanların yok sayıldığı zamanların olduğunu... Adam yerine konmak şöyle dursun, ezildiklerini hor görüldüklerini dinleriyle inançlarıyla dalga geçildiğini...

Biliyoruz bir zamanlar evlerini basıldığını, Kuranın Eli –BA cüzlerinin suç sayıldığını... Biliyorum kimileri hop oturup hop kalkacak, ama biliyoruz bu ülkenin minarelerinde tam 18 sene ezan okutulmadığını...

Hatta çok yakın bir zaman olan 28 Şubatta neler yaşandığını yaşatıldığını... Başları örtülü diye oğullarının yemin merasimine sokulmayan annelerin gözyaşlarını unutmuş değiliz... Başörtülü diye ordu evlerinde yapılan oğullarının düğününe katılamayan sokulmayan anneleri kız kardeşleri de unutmuş değiliz...

Hatta asker yakınlarına misafirliğe giden başörtülü kadınların kızların içeri alınmadıklarını... Sonra okullarda sokulmayan kızların başlarına gelenler yaşatılan acılar, yapılan işkenceler ikna odaları filan...

Canı çıksın zalimlerin... Ama bütün bunları gördük yaşadık diye kendi noksanlarımızı yanlışlarımızı görmezden gelirsek gündemimize taşımazsak “bir gün yeniden” o karanlık günlere dönmeyeceğimizin garantisi yok...

Ondan diyoruz yaşarken Müslüman gibi yaşayalım, duruşumuz Müslüman bir duruş olsun... Sözümüzü yüksek tutmamızın nedeni budur... Yoksa bugün bankaların en büyük sömürü kurumları olduğunu da, aileleri yok eden zalim bir kurum olduğunu da biliyoruz... Günü saati gelince söylemeye devam edeceğiz bunların her birini...

Birbirimizi anlamaya çalışalım... Birbirimize yakın olmaya gayret edelim...

Haydi, hoşça kalın...