Suya sabuna dokunmadan, dokunmadan sistemin zalim yanlarına, haksızlara haksızsın demeden, yazı da yazılmaz ki? 
Adaletsiz davranış sergileyen adamları sorgulamadan, onlara “Bu yatığınız yanlış!” demeden, nasıl yazılır bir yazı?

Ve kendin paylaşmıyorsan sokakların yoksulluğunu, zengin sofrasına oturarak, güçlülerin bulunduğu yerlerde bulunarak ve onların sunduğu nimeti kullanarak, yazar olunmaz ki...

Gölgesi çocuklarının gözlerine abanmış dilencileri, şöyle bir dinlemeden, onları gözünde ki yitik dünyayı seyretmeden, yazmak yazarlık olmadığı gibi, insanlık da değil...
Yazar olmak kalemin ve sözün izzetini yüce tutmaktır... 
Yüce tutmaktır insanın izzetini ve hakkını korumaktır insanın... Uğradığı haksızlıklar varsa, insanın savunmaktır, onun kim olduğuna bakmadan...

Mahallenin ekmek fırınlarının halini görmeden, yani iki ekmek almak için dört cebinden iki ekmek parası bulmaya çalışan insanların halini demek istedim, onların bu halini izlemeden, vah benim insanımın haline demeden, yazsan ne olur, yazmasan ne olur?

Bir de yollarda uzun yol şoförü bekleyen kadınları dinlemeden, onların neden bu hallere düştüğünü, neden bu yolu seçtiğini bilmeden, onların gözyaşlarına çaresizliklerine ortak olmadan, yazarım demek kendi merhametsiz halini ortaya dökmektir...
Sonra sevgilisi tutuklanan kızları dinlemeden yazmak da aynı şey... Küçük kazançlarıyla mutlu olan simitçiler, örgü ören anneleri dinlemeden onların gözündeki umuda bakmadan, neyi yazdığını söylüyorsun sen?
Şehrin en delikanlısı gibi giyinip, ortada hava hava atmak, kelimelere dans ettirdiğini sanmak ve kendince şak şakçı da bulmak, sen bir tanesin diyenler ile oturup kalkmak, sadece kendi şeytanının kutsamaktır...

Kendince bulduğun bu pazarın hiçbir kıymeti yok... Sokağa çıksan göreceksin kimsenin yüzüne bakmadığını...
Yazmak yangınların ortasında kalanlara su taşımak, aç kalanların sofrasında ekmek olmak, çaresiz kalanlara çare bulmak ve merhem olmaktır, kimi insanların yaralarına...
İnsana seslenmen gerek, üzülmen gerek kuşların gidişine... Zalimlere zalimsiniz, talancılara talancısınız demen gerek...
Bunu derken bir beklenti içinde olmaman gerek şehrin efendilerinden...

Kalem sahibi izzet sahibidir... Kalem sahibi gücün güçlünün önünde eğilmeye razı olmaz... Ve her zaman insana ve şehre dair sözler etmeye yeminlidir...
Kalem sahibi sabah gibidir, güneş gibidir, fark gözetmez insanlar arasında... Ama kendini daha çok yoksullara fakirlere haksızlığa uğramışlara yakın görür...
Çok selam ile efendim... 
Umarım birbirimizi anlarız...