Bugün uzun düşündüm. Geçen sene bir saksımın dibinden kendiliğinden biten bir çiçek vardı, Aslan  Ağzı. Bu çiçek bana sevgili annemin eski başbakanlıkta çalıştığı günleri hatırlattı. Bakıcım olmadığı zamanlarda Necati Bey caddesindeki  Sarar İlkokulu’ndan çıkıp hemen annemin yanına koşar giderdim.  Üzüldüğümüz günlerdi, dönem Demokrat Parti, yani rahmetli Menderes dönemi idi.

Eski başbakanlığın bahçesinde bol miktarda Aslan Ağzı çiçeği vardı. Ben o çiçeklerle oynar, onun ağzını açıp kapatırdım. Mesai saati bitiminde annemle birlikte Hacettepe’deki evimize giderdik. Anneme gittiğim zamanlar, annemin arkadaşları Fatma hanım sana taktılar, dikkat et fazla göze çarpma diye uyarırlardı. Önceleri çözemezdim, ama sonraları büyüdükçe öğrenmiştim. Annem koyu bir Halk Partili ve Atatürk aşığı idi! Hatta bir keresinde çok içerlemiş, ben savaşın çığlıklarını duyarak büyüdüm, çok aç kaldık, ne sıkıntılar ve kıtlık yaşadık, şu bileklerimi kesseler 6 tane ok gibi fışkırır kanım derdi!

Bütün o günlerde devlet memurlarını ayıklıyorlar, baskılarla, işten çıkarmaya çalışıyorlardı. Annemin Halk Partili olduğunu bir ispiyoncu söylemişti! Annemin amiri bak Fatma  hanım, dikkat et 3 tane öksüz büyütüyorsun, ortalıkta fazla gözükme diyerek annemi devamlı ikaz ediyordu! Diğer tarafta da Alevi bir Zeynep teyze vardı, oldukça yaşlı idi, Saçları kızıl boyalı, fazla konuşmayan narin bir hanımdı, onu da uyarmıştı müdür dikkat et fazla ortalar da gözükme diye, korkuyordu bu hanım da! Halbuki annem sadece bir partiye ve Atatürk’e saygılıydı. Yani bir partiye üye değil ve faal bir parti çalışması yapan birisi değildi. Buna rağmen konu Menderes’in evine gitmişti bir kere! Rahmetli Menderes’in hanımı Berrin hanım, sık sık annemi evine çağırtıp, dağ gibi ütülenecek çamaşırları önüne koyup saatlerce ütü yaptırmaya başlamışlardı!

Annem eşarp takardı, mazlum bir hanımdı ve sadece evlatlarını düşünerek, bu baskılara dayandı! İhtilalde  gece 2-2,5 arası hepimizi uyandırıp bir gariplik var, Ankara’da  bir şeyler oluyor derken, radyolardan ihtilal olduğunu öğrendik!

Sanıyorum bir veya iki gün sonra başbakanlığa gittik. Benim  gözüme çarpan, yukarıya çıkan merdivenlerdeki duvarlarda kurşun delikleri ve Menderes’in resimlerinin çerçevelerinin yerlerde ve camlarının kırık olduğu idi!

Rahmetli Cemal Gürsel Paşamızın, başbakanlıktaki odasından halkı selamlayışı ve annemin “varol paşam” diye seslenmesi idi. Bu sahneyi hiç unutamam ve sanıyorum Dünya Gazetesinde haber, “Bir Türk annesinin Paşaya teşekkürü” gibi bir başlıkla resmini yayınlamıştı, benim de burun hizasında çıkmıştı fotoğrafımız. Yani o günler ne kadar görkemli yaşıyorlardı rahmetli Menderes ailesi. Herkes korkuyor, siniyordu. Demokrasi bu değildir. Benim o çocuk ruhumda çok acılar açmış, annemin işten atılacağı endişesi beni çok üzmüştü. Geçen hafta  Aslan Ağzı  fidanını buldum ve bahçeme ektim. Onu gördükçe de, sevgili annemin neler çektiğini  ve o dönemleri hüzünlenerek hatırlarım.