Evet, yine aklımda kocaman bir soru, hem kendime hem de, başkalarına sormak istediğim...Keşke hep sorularımız olsa kendimize, ve kardeş bildiğim insanlara...Sorularımız azalınca azaldı insan yanlarımız, sorularımız olmayınca cevapsız kaldı hayatımız da her şey...Soruları olmalı insanın kendine dair, inancına ve imanına dair...

Soruları olmalı yaşadığı şehirlere dair, dağlara, dağlar da ormanlara, ve ormanlarımızı azaltan efendilere dair...O efendiler ki, şehirler hep kendilerinin olsun istediler, durmadılar dağlar da bizim olsun dediler...

Ne dediğimi anlamak bilmek mi istiyorsun "başını dağlara çevir, başını tepelere çevir" oraları kimler işgal etmişlerse, kimler sahiplenmişse, sanırım anlarsın denmek isteneni...

Kaç dağda, kaç tepe de, saltanat çadırları olanları gör, gör kimler bağlar bahçeler edinmişler...Ve de ki, hakkınız yok buna, bu bir haksızlık, bu bir talan, de diyebilirsen...Daha nasıl anlatayım derdimi, nasıl hangi dille anlaşalım seninle...Ormanların ortasına yapılan bu lüks evlerin sahipleri kimler, ve nasıl becerebiliyorlar buralara yerleşmeyi? 

Ve kimler denizlerin kıyılarını işgal eden efendiler...Neden yapıyorlar bunu, gücü kimden kimlerden alıyorlar...Ayakları çıplak kadınların "alın terlerine" el koyanlar kimler? Aynı kişiler olmasın, nasıl uzaklara gidelim bunların yanından...

Bu ülkenin, bu kentlerin ahalisi olarak, olanlara "susar ve sessiz kalırsak" zulme ve haksızlığa razı olmak değil mi bu? Bütün bunlardan bize ne dersek, nasıl vatandaşı oluruz Ülkenin?

Bazı şeyleri yeniden düşünme yeniden gözden geçirme zamanı...Kendimizi ve düşüncelerimizi yenileme zamanı,çünkü çok karanlıkta kaldık,çok karanlıkta bıraktılar bizi...Bizi kandıranların saysı çok fazla bu ülkede...

Vatanımızı bahane edip kandıranlar...

Dinimizi bahane edip kandıranlar...

Sizin aklınız ermez diyenler, ve kendi kirli elbiselerini ahaliye giydirmek isteyenler...

Durmadan doğrudan, söz edip  kendileri doğru olmayanlar...Ahaliye haram ve helal diyenlerin, kendilerinin yanlış işler peşinde olmaları filan...

Hangi kültüre, hangi tarihe, hangi geçmişe talibiz belli değil...Bilmiyoruz çocuklarımıza okullarda neler öğretildiğini...Bilmiyoruz bize anlatılan dinin doğru olup, olmadığını...Ya yanlış şeyler söylüyorlarsa, ya eksik bilgiler veriliyorsa bize, çocuklarımıza...

Neden kendine zaman ayırmaz insan, neden kendine verilen bilginin doğru olup olmadığını, dinin doğru olup olmadığı konusunda bir gayret içinde değiliz?

Kardeşlerim...

Ey şehir ahalisi...

Ey iyi çocukları kentin...

Davetçi arkadaşlar...

Ey banka sokağında evleri olanlar, veya camiye yakın...

Kimseyi geri çağırmıyorum kimseyi...Kimseye telefonlar ile oynamak günah da, demiyorum...

Ama bir yerlerde yanlış yapıyor insan, bir yerlerde yanlış yapıyoruz her birimiz...Ve her birimizin gömlekleri manen kirli, kirli ceketlerimiz...

Ve hesap günü gerçek, yakın hesap günü...Kimsenin yanında taşıdığı bir şey yok ölüm yolculuğuna çıkarken...Öyle yalnız namazla oruçla da olacak işler değil bunlar, kendimizi kandırmayalım...

Ne denir Maun suresinde "Yazıklar olsun" o namaz kılanlara, yetimlere sahip çıkmadılar...

Bakın şehirler ayaklarımızın altından kayıyor, artık melekler filan dolaşmıyor gecelerde, gecelerin bile cehenneme çevirdiler şehirlerin...Bu sokakların ne imanı kaldı, ne ahlakı...

Çocuklarımızı kaybetme riski ile karşı karşıyayız, annelerimizi babalarımızı da...Artık evlerimizi paylaşamıyoruz, anne ve babalarımızla...Çocuklarımız kendilerine verdiğimiz dünyalık kadar seviyorlar bizi...

Ve birleri bizim önümüze yeni oyunlar koyuyorlar, oynamaya devam edelim diye, ve onları efendi edinmeye devam edelim diye...

Ne mi demek istiyorum?

Aslında uzun uzun konuşalım, uzun uzun bir birimizi dinleyelim istiyorum...Senin bana benim sana sorularımız olsun istiyorum...Bize ne oldu diyelim mesela? Bağlarımızı bahçelerimizi kimler neden elimizden aldılar, ve biz neden göz yumduk bu olanlara?

Neden kalbimiz kocaman değil artık, neden korkar olduk yarınlarından çocuklarımızın...

Neden, bu kadar çok bu bankalar sokaklarda, ne iş yaparlar, kimden alıp kime verirler...İman ettiğimizi söylediğimiz Aziz İslam ne der bu işlere? 

Ve yarın hesap günde biz ne diyeceğiz?

Neyse Hoşça kal...Aklında bulunsun kıymetin yakın olduğu, ve orada bir çok şeyden sorguya çekileceğimiz...

Aklımızda bulunsun son baharın gelmesine az kaldığı...Ötesi yağmur, ötesi fırtına, ötesi götürdüklerin ile baş başa alma hali...

Bak bakalım heybende ne var?