Bizleri bir başka dünya için mi büyüttüler, her şey toz pembe görüyorduk. Ülkemizi mahalle ve sokaklarımız dostluk, şefkat ve sevgi doluydu. Bizler kandırılan nesil miydik yoksa dünya bu kadar çabuk mu acımasız ve vahşileşti?

21’inci yüz yılın insanlara çağdaş, doğa ile barışık bir dünya getirdiğini sanmıştık. Bizler küçükken çok masal anlatmışlar, hayallerimiz vardı, pembe bir dünya çizmişler.

Konu komşularımızın hangi din ve mezhebi olduğunu hiç konuşmadı büyüklerimiz, şu komşunun dini ayrı, bu komşunu mezhebi bu diyerek anlatmadılar. Din dersi kitaplarında şöyle bir okuyup normal düşünüyorduk.

Dünya’yı bir başka tanıtmışlardı ama gerçekler büyümeye başlayınca ortaya çıktı. Hayal kırıklığı, üzüntü, gencecik evlatlarını toprağa veren ailelerin acısını görmemek için kör olmak gerekir. Suriye’de savaş çıkmasın derken çıktı, zararı da bizlere oldu.  İnsanlar ölmesin derken kendi ülkemizde mezhep çatışmalarına doğru bir gidiş var. Ülkemizde yıllardır oynanmak istenen oyun, tekrar perdeye aktarıldı.

Yıllarca birlik için de yaşadığımız Laz, Sunni, Çerkez, Kürt kardeşlerimizle beraber yaşıyorken birden PKK denen cani örgüt, çok canlarımızı yaktılar. Hala da doymadılar ne yazık ki. Hani şu açılım olayı vardı ya, göz göre göre palazlanıp, Türkiye’ye davul zurna ile girdiler.

Siyasetçilerin, Lazlar,  Kürtler, Aleviler, Çerkezler diye bir ayırım yapmasını ilk duyduğum da çok şaşırmıştım. Hepimiz Türk vatandaşıyız, etnik kökenimiz ne olursa olsun bu ülkede, bu topraklarda kardeş,kardeş yaşamak zorundayız.

Birlik içinde olmamızı çekemeyenlerin oyununa gelmeyelim. PKK ile yıkamadılar bu güzel ülkemizi, şimdi de Suriyelileri içimize soktuk. Tüm bu oyunlara göz yumanlar ve olayların tırmanışa geçmesini isteyenler bıyık altından gülüyorlar.

Müslüman kardeşler denen terör örgütlerinin yaptıkları katliamları biliyoruz.  Askerlerimizi canlı canlı yakanlar tam bir vahşet yaşattılar insanlara. Bu örgütlere Müslüman demek dahi caiz değil, bunlar olsa olsa şeytanın Dünya’daki temsilcileri olabilir.

Yaptıkları her eylem bir katliam, amaçları da Dünya’daki Müslümanları küçük düşürüp, Müslümanlığa nefret ve kin duyulmasını sağlamaya çalışıyorlar.  Mezhebi ne olursa olsun, bir insanı yere yatırıp “koyun gibi kesmek” değildir Müslümanlık.  Şimdi de İmam Hatipteki öğretmenlere görev verildi, halkın arasına girip, kahveler, camiler hatta evleri ziyaret edip, halkı aydınlatacaklarmış. Din adamları hava alanlarında turistleri bilgilendireceklermiş. Biz yurt dışında hava alanlarında böyle bir din adamı ile neden konuşalım, asla kabul etmeyiz.

Ülkemizde birçok şey çok hızlı bir değişim yaşanmaya, yaşatılmaya başlandı. Dilerim daha ileri gidilmez, gidilirse de bunun adı bellidir.  Özgürlüğümüz ve Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşlarıyla oynanıyor. Bizler ne Cumhuriyet’ten ne de Atatürk’ten vazgeçemeyiz çünkü artık her birimiz “Atatürk'üz”…

Oyuna gelmeyelim, kenetlenelim.